Beklentiler…
Hep bir şeyleri bekler dururuz… Küçükken büyümeyi ve sonrasında hayallerimizin gerçekleşmesini.
Çocuk doğar…Biraz büyüse de normal yemeğe geçse… Emzir emzir nereye kadar.Biraz büyüse, emeklese de kucağımdan inse.Hay Allah dişi etleri de amma kaşındı, ne bulsa ağzında… Salyalar falan… Dişleri bir çıksa.Ayy! Şu çocuk bir yürüse de yerlerde sürünmese.Yok tuvalet eğitimi, yok konuştu – konuşmadı…
Derken gelinir okul çağına…Hangi okul daha iyi eğitim veriyor? Hangi öğretmeni seçsek?Ders aldırsak mı? Etkinliklere de katılmalı… Müzik mi ne olsa?Not ortalamaları yüksek olmalı…Sınavlar, sınavlar… Seçimler, seçimler…
Üniversite yılları… “Çocuğun istediği branş da olmadı ama ne yaparsın?”
Üniversite bitti, varsa askerlik ve kız ya da erkek çocuk, sonuçta… İş bulma serüveni…
Zaten sorgulayanlara yeni bir iş düşer…Yaa! Sizin çocuk da yaşını alıyor, evlenmeyecek mi?Tam birini bulur evlenecek…Nereli? Ne iş yapıyor? Baari iyi kazanıyor mu?Ne zaman evlenecekler?Nerede, kiminle oturacaklar?Ya kayınvalidesi…….?
Sonunda evlenilir…Bu kez önce eksikler, kusurlar aranır…Başlanır “çocuk” sorularına…“Olmuyor mu?”, “Neden istemiyorlar?”Çocuk olsa, başka ahiret soruları hazırdır…
Bu düz çizgi dışına çıkmamış bir yaşam için… Hele bir evlilikte anlaşamama, geçim sıkıntısı ve benzeri gibi bir sorun ortaya çıksın… ya da boşanma… Üff!!! Görünürde üzüntü, genelde ağızların suyu aka aka sorgulamalar…
Bitmez… Bitemez sorgulamalar. Hepsi tek amaca hizmet eder… Beklenti! “Kim kimden üstün?”… “Beklentilerimiz gerçekleşti mi?”… “Ben ulaşamadım, bir başkası ne durumda?”
Bazen düşünürüm… Kimilerini yaşamda tutan bu hırs mıdır?
Oysa bir “son” olduğu gerçeğini unutmasak… Ve göz açıp kapayıncaya dek yaşamların sona ereceğini… Ve bir bez parçası, bir karışlık toprağın yeterli olacağını bu sonda…
Ne denilse boş… “Huy”un “can”dan sonrayı beklemesi dışında.
Sevgiyle kalın.