Hakkımda
Merhaba,
İstanbul’un en eski ilçelerinden biri olan Üsküdar’da doğdum. İlkokulu Ayazma İlkokulu’nda, ortaokul ve liseyi Üsküdar Kız Lisesi’nde okudum. Üniversite yıllarım ise Sultanahmet’te geçti… Şimdiki adıyla Marmara Üniversitesi iktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi.
Okurken evlendim, çalıştım, o zamanlar devam zorunluluğu olmayan okulumu da bitirdim. Karpuzları sığdırdık kollarımıza…
Okumayı öğrendiğim gün, öğretmenimin söylediği “ Bundan sonra senin en yakın arkadaşların, kitapların olacak.” cümlesini, ilke edindim. Çok okudum ve okumaktayım.
Öğrenmeyi de okumanın yanısıra çok seviyor ve “öğrenmenin yaşı yok” ilkesini sürdürüyorum.
Kâğıt, kalem ayrılamadığım bir bütünümdür. Şimdilerde telefon notu alabiliyor olsak da, kâğıt kalemsiz bir çanta düşünemiyorum, kendi adıma… Bunun şöyle kapsam genişletilmişi de “tabletten okuyabiliyor olunsa da, kitabın miss kokusu eşliğinde okumanın hazzına doyum olmaz”dır benim için.
Yaz tatilinde okulların açılmasını bekleyen, belirlendiği an kitaplarını alıp kaplayarak, onun mis kokusunu çeken küçük Fatoş hep gözlerimin önünde. Onu hep sevdim ve seveceğim… Canım kendim. 🙂
“İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur” bir gerçeği yansıtıyor benim için… Bu benim!
Elli yaşından sonra hayranı olduğu Hüsn-ü Hat yazabilmek ancak yazarken ne yazdığını bilmek adına, Kurân-ı Kerim okuyabiliyor ama anlamını bilemiyor olan ben, ellisinden sonra Arapça ve Osmanlıca öğrendim. Sonrasında Hüsn-ü Hat’a ek olarak Türk İslâm Sanatları olan Tezhib, Minyatür de öğrendiklerime eklendi.
1999 Gölcük Depremi’ni İstanbul Selimpaşa’da neredeyse en ince ayrıntısına dek yaşamış biri olarak, yaşadıklarımın nedenini de bilmek istedim. Jeofizik Yüksek Mühendisi bir hocam oldu ve ondan internet yoluyla her soruma yanıt alabildim, Dünya Depremlerini dahi öğrenebildim. Cern’deki Big Bang çalışmalarını, hocamız sayesinde yakînen izleyebildim… Daha onlarca bilgiyi de.
Bir şekilde internet üzerinden de var olmak istedim, paylaşabilmek adına… biranne.com yıllar önce vardı ve yazılarım da. Bir talihsizlik sonucu, yazılarım silindi. Çok üzüldüm, bir süre küstüm olanlara… Her bilinçli insanın olması gerektiği gibi “bunun bir sonu olmalı ve kaldığım yerden sürdürmeliyim” düşüncesiyle, yeniden yazmaya başladım.
Burası benim blogum… Ne istersem, ne düşünürsem paylaşacağım; günlüğüm, bilgi depom, gönlüme hoş gelenleri ya da üzüldüklerimi yazacağım bir yansımam. Bu nedenle kendimi örselemeyi hiç düşünmüyorum. Hobilerimi, bu alanda yaptıklarım da paylaşacaklarım kapsamında olacak.
Hep kendim gibi olduğum, insanların beni sevmesi için yüzümü değiştirmediğim, maskesiz biri oldum… Adımla, sanımla, düşüncelerimle. Dokuz köyden kovulan da benim. 😀
Bloguma ilk yazmaya başladığımda bir anneydim… Şimdi babaanneyim. Çok şükür ve ne mutlu!
Bundan sonra daha sıklıkla yazmayı istiyorum ve olacak dilerim.
Bloguma konuk olan herkes hoş geliyor.
Benimle görüşlerinizi paylaşmanız, sevindirir.
Sevgiyle kalın. Hoşça kalın.