“Ara makas”ın ettikleri…
Son yazdığıma bakınca “Böyle olmamalıydı.” dedim. Sıklıkla yazacaktım, söz vermiştim kendime, sözümü tutamadığım da kendim oldum.
Zaman koşturuyor, bizim doğum yıllarımız da öyle. Annemin (rahmet olsun ona) “ Telefon rehberimde arayacak arkadaşlarım neredeyse kalmadı.” deyişi geliyor aklıma… Tam anlamıyla olmasa da bizler de onu diyecek durumlara gitmekteyiz. Gerçi ben telefon numaralarını rehberden silmeye kıyamıyorum… Yeniden doğuşa yol alanların telefon numaraları, rehberde öylece duruyor. Görünce de “Vardılar, bir zamanlar” diyorum. Kimi kez de anılara dalıyorum. Değişik bir bakış açısı.
Gerçekten de yazmadığım süre içinde kaç tane daha ve bugün de bir vefat haberi geldi, bir zamanlar çalışıyorduk biz de… İşte o çalıştığımız yerden bir mühendis arkadaş defnedildi. Seksen yaşına gelmiş ama dün gibi çalıştığımız günler, nasıl geçti zaman da bu yaşa geldi. İşte bu durum, biz yaşlara gelince bir durup düşünülüyor. Hayatın keşmekeş ve koşturmacası içinde bir kez bile akla gelEmiyor… Düşünecek aralık yok çünkü o geçim derdi kuyusunda. Kafanı yüzeyde tutmak için çaba harcarken, bu düşünceler lüks gibi sanki.
Şu an, akıllı saati ayarlamıştım, o uyardı “Yazma Zamanı” diye. Bir heves ayarladım, iki satır olsun oraya not düşeyim diye… Bir iki gün günlük not yazdım, garibim her gün uyarmalarda. Bazı kez “ne yazacaksın işte, rutin geçen günler” diye mi düşündüğümden nedir, o heves de orada beklemelerde.
Zaten yazılarımda giriş, gelişme, düğüm, sonuç gibi bir yol tutturma da yok. Aklıma ne gelirse, konuşur gibi oluyor ve öyle de olsun… Dikkat etmeye çabalarsam, şu yazı da olmayacak gayri.
Instagram’a giriyorum ara sıra… Evet, ara sıra ama üç hesabım var. Bir tanesi kendi hesabım, bir tanesi yaptığım el emeği, göz nûrû hobilerimi koyduğum hesap, bir tanesi de bana ilginç gelen, görüntülediklerimi paylaştığım hesap. O gizliydi hesapta ama bizim çocuklar anlamış, takip etmişler. Tarzım hep aynı diye mi ne? Neyse ben bu instagram’da bir kuaför gördüm, “ara makas” diye bir makasla saçlara şööyle bir dokunuşlar yapıyor, saçlar bir havalı oluyor, sormayın gitsin.
Tabii ben buna da heveslendim. Zaten aralarda saçıma kesikler atar, kuaförden “ellemeyin, oynamayın saçlarınızla” diye uyarılar alırdım. Eskilerde ben saçıma kına yakıp, soğan kabuğu rengi verir, röflemi bile bir şekilde yapıp, becerirdim. Yine öyle bir şevke geldim.
Geçenlerde kuaförlere malzeme satılan bir dükkâna gideceklermiş, Alihan ve Hande (büyük oğlum ve eşi) bana da “alacağın varsa sen de gel” dediler. Aslında bu ara makas olayını Hande’yle konuşmuştuk, birlikte alsak mı düşünceleri vardı. Sonunda gittik ve aldık. İlk deneme Hande de oldu. Ara makas diye araları makaslaya makaslaya “Anne bir tutam saç kaldı kafamda.” diye beni uyararak makası getirdi. Baktım, saçları gayet de güzel duruyor, hoşuma gitti.
Geçenlerde ben de deneyeyim dedim. Şimdi, arka tarafı göremediğim için el yordamı makası savuruyorum, saçımı da ıslatmamışım, kuru kuruya bir savruluş. Aklıma o kuaförü getiriyorum, keserek geriye doğru havalı bir hareket yapıyorum, daha doğrusu yaptığımı sanıyorum, sanırım. Aynı bu cümledeki karmaşa gibi bir stil. Sağ elimi kullandığım için sol tarafı savurdum da geldim sağ tarafa… Saçımın kendimce sol tarafla paralel bir tutamını alıyorum da bu yan öyle savrulamıyor. Neyse ben aklımca bir sistem buldum, onu da sağa doğru çekiştirerek kestim.
Geldik kontrole… Ellerimle sağdan bir tutam, soldan bir tutam alıp aynı kuaförler gibi baktım ama ara makas dediklerinden olsa gerek nereden ne kadar kestiğimi bir türlü kestiremedim. Saçın arka tarafını havaya kaldırıp kesme sistemini bulmuştum. Oraya hiç girmeyelim, göremediğim için el yordamı yoklama yaptım.
İnsan kendine hiç çirkinlik, olmamışlık kondurabilir mi? Benim de saçım çok güzel kesilmişti ve aynada kendime yakıştırmıştım. 😀
İşte bu, bırakmam gereken noktaydı.
Bugün yine “Ara Makas” duygularım kabardı, Hande’nin “Anne bir tutam saç kaldı” uyarılarını falan gözüm görmedi. Sağ arkada bir fazlalık gözüme çarpıyordu, boyunada mı ara makas atsam düşünceleri içimi kavuruyordu. Bu coşkuya karşı koyamadım…
Yine kuru saça savurdum havalı havalı “ara makası”… Sonra Hande’ye yazdım “Ara makas tam bir tuzak”. Daha sonra “O son vuruşu yapmayacaktım” diye. “İmdat!” son yazdığımdı. Bizden ırak olsun ara makas denen şey.
Saçım Show TV’de yayınlanan Güldür Güldür Show’daki Kıbrıslı çocuğun saçına döndü, hoş onun komiklik peruğu da ne edeyim? Ya da Ersen ve Dadaşlar’ın Ersen saçı. Küçük oğlum Alphan zaten hep aynı saçı kestiriyorum (vardır bir otuz, kırk yılı) ve o biçime benziyor diye eğlenirdi, şimdi eğlenecek hâl de kalmadı… Dimdirek o!
Hande işteydi ve ben yazınca “gülmekten içim katıldı” dedi. Benim saçım için bunlar ne diyor dostlar? Aynaya bakıyorum, gayetiyle havalı bir saç, uçuş uçuş… Aynı o kuaförün havalı havalı çektirdiği saç gibi. Ayrımsayamadığım “benim gözümden mi öyle göründüğü?”. Sonuçta kökü bizde uzayacak o saç illâki de, ara makasın oyununa yine gelirsem olacakları düşünemiyorum.
Yıllar önce çocuklar küçük, eve bağlanmışım, hiçbir etkinlik yapamıyorum, bunalmışım ve kendime bakacak bir anım bile yok. İkiz gibi, çocuklarımın yaş araları. Eşim bana bir değişiklik olsun diye düşündü sanırım ve ben de “perma” yaptırırsam saçlarımı taramadan bile şekilli durur diye bir hafta sonu, kuaföre gittim. Saçlarım da düz, sıradan bir saç işte. Çocuklara eşim bakıyor. Eve geldim, kapıyı açtı, suratı önce sarardı, sonra bembeyaz oldu ve “Git yıka o saçlarını, yine düz olsun.” dedi. Adamcağız bayılacak, fena oldu. Ben de hiç beğenmedim, perma denen kıvır kıvır şeyi. Yıkıyorum, yıkıyorum kıvrıklığı gitmiyor. Öteki hafta sonu, eşim yine çocuklara baktı ve ben gittim o saçları düzletmeye. Permanın ardı, defrost denen kıvırcık saçlarını düzleştirmek isteyenlerin yaptırdığı işlem oldu. Saçlar üst üste iki işlemle uçları kırpık kırpık bir şey oldu. Öteki hafta sonu eşim yine çocuklara baktı, ben kuaföre gittim ve saçlarım neredeyse dibinden kesildi ve biz kurtulduk. Perma yaptırma parası, defrost parası, kesim parası ile beş santimlik saça dönüşen bir değişim.
İşte korkum bu. Gerçi bu işlemde yalnızca bölüştüğümüz “ara makas” parası var amaaa makasımız kaliteli. Onun kaliteli olmasının bizim kesimde bir işe yaramadığı ortada da… Neyse.
Onlarca yoğunluğun, yaşam koşullarının, yaşanan iç sıkıntılarının, geleceğe dair umutların kasveti içinde bir soluk olsun istedim. Yoksa saçımın kesimi falan gerçekten derdim değil. Kuaföre gitmeyi de hiç sevmem, saçımın çokça ellenip şekil verilmesini de. Saçımın kesimi bakım gerektirmeyecek biçimdedir, şöyle bir elinle tarasan olur biter.
Sevgiyle kalın.