Arayışlar…
ARAYIŞLAR
Sonu gelmez benim arayışlarımın. Durulup oturuyorum, aklımca… Gerekler ve gereksinimler aklımın içinde dönüşlerde… Bir bakıyorum, yeni bir arayış ve “olabilir mi?” liklerde gezinmekteyim.
Bundan yıllar önce bir önceki blogumda benim “Yeni Foça” sevdamla ilgili bir yazım vardı. O zamanlar daha gençtim, yapılabilirlikler daha bir kolay, dayanabilirlikler de ona göreydi. Yetmişe üç kala ne çok şeyler değişti hayatımda, sağlığımı da kapsamak üzere. İşte böyle böyle o arayışlar da daha bir örselenmiş durumlara geldi. O eski “Ne olacak, amaaan?” gözü kara durumları, yerini “Düşünüp, irdeleyip, sonuca varır mı?” durumlarına dönüştürdü. Yıllar önce Foça’ya gidip yerleşme hevesim, daha kuzeylere kaydı. Sıcaklıklar bile öyle önemli oluyor, inanın.
Günlerdir Google Map kepçe, ben kazan dönenip duruyoruz. :))
İstanbul’umu çok seviyorum, çok, pek çok. Bir o denli yaşanamaz olduğu gerçeğini de yadsıyamıyorum. Bu da beni arayışlara götürüyor.
Hayalimde hep küçük bir yerde yaşıyorum. Postanesi, çarşısı, pastanesi ve benzeri gereksinimimi karşılayacağım yerler bir adım ötemde… Yürüyerek gidiyorum. Herkes birbirini tanıyor ve merhabalaşıyor. Güler yüzlü, sevecen insanlar. Hep iyiliklerle konuşuluyor, fikir alışverişinde bulunuluyor. Yardımlaşma hep güzelliklerle.
Hayalim dedim.
Gerçekleşmesini seçiyorum.
İste OLsun. OLDU bile. 😀
İşte bu düşüncelerle, ben yine düştüm yola… Aklımda doğal olarak ve harita uydu görüntülerinde. Bakınıyorum…
Egeliyim ya, vazgeçilmezim… Gezintilerim oralarda ve ille de deniz olacak.
Aslında İstanbul’la ilgili en büyük endişem, şu an eski İstanbul’un yerinde yellerin estiğinin yanı sıra “olası deprem riski”… Deprem sonrası kaos ve canım İstanbul’umun kaç yılda kendini toparlayabileceği… Kafamın içinde dönüp duruyor.
Türkiye bir deprem ülkesi, deprem değil binalar öldürür. Biliyorum. Her yıl “deprem günü etkinlikleri” ve de duyumsanan bir deprem olduğunda TV’lere çıkıp çıkıp söyledikleri bu. Geçiniz. “Bana alınan önlemlerden, bu konuda yapılan çalışmalardan konuşun, aklıma yatsın dedikleriniz.” diyorum içimden, sürekli. Yok! Öyleyse “Ben endişe ediyorum ve hatta korkuyorum.”. NOKTA
Google Map’le ben Ören’e gittik dün. Belki yakın plân görüntüler o denli net değil ama uydudan bana biraz olsun yardımcı oldu arkadaşım. Ben de gidip, yakından görmek istedim, gideceğim. Bir de ille Burhaniye takmışım aklıma… Bir gün batımı fotoğrafı görmüştüm ve orada kalakalmıştım. İşte yakından tanışacağız onlarla.
Google Map daha fazla gelişmediğinde bile biz Venedik Kanalları’nda gezmiştik onunla. İndirip, kaldırıp, yan tutup güzel bir gezinti yapmıştık. Hatta Etna’yı da yakından gördüm, onunla. Hayal gücüm zaten almış başını gitmiş… Biraz yardımla, uçmalardayım ben. İmajinasyon da denen, imgelem olayına çok yatkınım. O bir kurtarıcıdır. Deneyin, alışkanlık durumuna getirin… Sizi en sıkıntılı ânınızda, bir deniz kenarında soluklandırsın.
Dreams & Memories Dean Martin
Memories are made of this
eşliğinde yazıyorum.
Ardından çalan şarkı
Dream
Hayat bu… Öyle. Yıllar geçip gittikçe daha bir inanılır oldu benim için.
Hiç kolay olmayan, nasıl geçtiğini kimi kez anlayamadığım, kimi kez geçsin diye beklediğim yılların yollarında koşuşturdukça… İçinde mutluluk ve acıları barındıran anılarla dolu, bir rüya olduğuna tanıklık ettim. Sevdiklerimin o rüya içinde yeniden doğuşa yol aldıklarına da.
Gidiyorlar, bir daha göremiyorsunuz. Anılarda ve rüyalardalar.
Arayış beni yine rüya gerçeklerine götürdü. İç içe geçmişler, bir bütün olmuşlar. Döngü!
Bir çıkmaza düşüp, açmazlarda kalınca tek yol, “an’da yaşamak” söylemine tutunmak gereği. Sürdürürseniz, dipler sizi ağırlar. “Dibe vurmadan yüzeye çıkılmaz” deseler de, işin gerçeği öyle kolay değil. Dibe sertçe vurup, yüzeye varmak çaba gerektirir. O gücü herkes bulamayabilir. Gelin siz oralara varmadan “an’da yaşamayı” alışkanlık edinin.
Ben Ören’den, Burhaniye’den nasıl buralara geldim?
Aklımın değişmez uçuculuğu; millet giderken, oralara varır, yolda karşılaşır ve sona varır. Bu akıcılığı durduramadım ben. Eskiden farklı varışlara ulaşan aklım, yılların birikimi, deneyimi “her neyiyse neyi” sayesinde daha farklı sonlara varır oldu ve hatta izlediği yol bile farklı oldu.
Arayış dedim, ona dönelim biz.
Google Map bana yine eşlik edecek yol bulmamda ancak gerçek yolculuğa çıkacağım. Uydudan değil, gerçek yerinde göreceğim. Arayışımı gerçeğinde sürdüreceğim.
Bir gerçeğim daha vardır, içgüdülerime güvendiğim gerçeği. Zaten orası, o kişi, o eşya bana uygunsa sinyal gönderir ya da sessiz kalır. Değilse de o titreşimi alırım. “Yok” sayar. Hep böyle oldu.
Bana danışıldığında; canlanır, göz önüne gelir, ilerilere gider, döner, ân’a gelir. Sonuç! Ne olduğunu bilemediğim, anlatamadığım bir durum. Kuşkusuz kuluz, hatalar bizler için ama içime döndüğümde bu denli gerçek.
Artık yola çıkışlar, yol alışlar, varışlar, arayışlar ve olup olmayacağı durumlarını gerçekleştireceğim.
Soru işaretleri hep vardır ve hayatın getirecekleri.
Bazen içimize dönüp sormalıyız. İsteklerimize yer açmalıyız.
Kimse sormuyor çünkü…
Sen, senin istediğini, sana soracaksın.
Sevgiyle kalalım. Hoşça kalalım.
Ekleme: Burhaniye, Ören’e gittim 🙂 İyiki de gittim. Fotoğraf oraya ait. Göründüğünden de güzel. Bir başka yazıda anlatacağım.
#dream #DeanMartin #arayışlar #Ören #Burhaniye #EskiFoça #İçimizeDönüpSormalıyız #döngü #GoogleMap #önceBiz #biranne