Merhabaa!
Aklımca gün be gün yazacaktım değişimleri… Nerdee! Geçen günler için tek söyleyebileceğim… “Yorgunum.”… Ama öyle böyle değil… Yorgunluğun ağlatabileceği kadar… Bazı kez gözlerimi açamayacak kadar.
Koli, koli, koli… Yazarken tuhaf geldi… “koli” de neyin nesi? Türkçesi nedir? Her zaman olduğu gibi dooğru TDK’ya başvurdum…
**
koli Fr. colis a. 1. Posta paketi. 2. İçinde türlü eşya bulunan çeşitli büyüklükte paket: “Üst üste yığılmış kutular, açılmamış koliler arasında üstünkörü bir yaşam, geçici ve idareten.” -E. Şafak.Güncel Türkçe Sözlük koli Adların sonuna eklenerek sevgi bildirir süzcük yapan ek : Anakoli ne edirsen ?Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü koli İng. package 1. Posta paketi, 2. Sarılmış ya da sarılmamış taşınacak nesneler. 3. Elde taşınabilecek büyüklükte kâğıda sarılmış nesne.
**
Burada bana uyan *İçinde türlü eşya bulunan çeşitli büyüklükte paket: “Üst üste yığılmış kutular, açılmamış koliler arasında üstünkörü bir yaşam, geçici ve idareten.”* bu açıklama ve devamı oluyor… Tam tamına.
Demek ki neymiş? Bir kaşığın, bir çatalın, bir bıçağın, bir bardağın olacak… Bir kapta pişirip, bir tabakta yiyeceksin… İki çift iç dış çamaşırın olacak, hadi birer de mevsimlik… Ve birer de ayakkabı… Yıka, yıka kullan… O kadar. Başını sokacak küçük bir ev, yatacak ve oturacak bir şilte… Bitti. Kitapların, hobilerin, süslenme ve süsleme eşyaların, konuk gelince oturtacak yerin, bir şeyler ikram etmek istersen tabak, çatal, bıçak, bardak, koltuk, masa, sandalye, …, …, …, bıdı bıdı… Derken bitmeyen gereksinimler…
Eşyaları paketlemek üzere kutuyu bantlayıp hazırlamak bile yorucu. Şimdiki kutular öyle narin ve açılabilir ki mutlaka bantlarla sağlamlaştırmak gerekiyor… Yeniden imalât âdeta. Onlarca boy boy kutular, onlarca bant, sarmak için beyaz kâğıt ve pıt pıtlı naylon… Ambalajcılarla dost olduk.
Bir evde kaç sehpa olur? Hiç boşluk bırakmadan ev döşemek yalnız bana mı özgü?
Ara ara hep dağıttım… Üç aydır ciddi ciddi dağıtıyorum… Paketlerken hâlâ çıkan verileceklere inanasım gelmiyor. Ne almışım te be yaa!
Bir ara ciddi ciddi kapının önüne tezgâh açıp satmayı düşünmedim değil…
Aksesuar… Giyside, ev dekorasyonunda, …, …, gibi. “Sen neymişsin be abi?” diyor ve önünde saygıyla eğiliyorum… Eğilmişim yani. Öyle olmasa bu denli çıfıt çarşısı görünümü olamazdı. Ayıkla ayıkla nereye kadar?
Bir şey aldın mı? Benzerini birine vereceksin.
Hani şu yeni moda çalışmalar var ya… On numara, beş yıldız. “Evde kendinize yaşayacak, nefes alacak yer bırakın.”. Bu cümleye bakınca, yaşamam mucize.
Daha ayıklanacak kitaplarım, Arapça ve Osmanlıca çalışmalarım, toparlanacak hüsn-ü hat, tezhib, minyatür başladığım ama bitmemiş amatör çalışmalarım, boyalarım… Var! Şeyi unuttum… Rölyef malzeme ve başlamış olduğum çalışmalar. Huh! Sanırsınız üretici… Aslen müthiş bir tüketici.
Yazarken biraz soluklandım. Haydi şimdi dooğru işbaşına.
Bu denli yoruldum, kızdım, söylendim ya kendime… Acaba akıllanmış mıyımdır?
Bi – le – mi – yo – rum… Zaman gösterecek. Ama en azından bu deneyimim sık sık aklıma gelecek… Çünkü tek başımaydım… Çünkü çok zorlandım…
Sevgiyle…
Not : Konu dışı, fotoğrafla ilintili… Eskiden “başı dumanlı dağlar” denirdi… Şimdi “başı dumanlı gökdelenler”… 🙂