Değişim -1
Ev değiştirdik… Öyle kolay değil bu işler… Yalnızca yer değil, anılar, bir anlamda kimlik değişimi gibi (dikkat kişilik değil)… Başka bir yaşama soyunuş… Dedim ki kendime “bu aşamayı paylaş” gün be gün… Olmadı her gün… Üzüldüm, yoruldum, bitkin düştüm… Başlangıcından bu yana parça parça yazdım… Aralıklarla paylaşacağım. Sonuca vardım, onu da yazıp paylaşacağım. İnşallah! Haydi ilk güne yol alalım.
Uyandım… Saat 02.11 . Hemen uyku saatini düşündüm… Üç saat olmuş. “Yetmez, uyumalıyım”, geçti içimden… Çünkü az uyursam, kalbim fibrilasyona girer. Sağa dön, sola dön… Olmuyor… Kalktım… Bu değişimi, yaşamım süresince olduğu gibi kendimle paylaşmalıyım… Yazarak. Hani o eskiden kâğıtlara yazıp yazıp yırttığım gibi… Tek fark artık telefon ya da bilgisayarımda yazacağım… Ve yırtıp atmayacak, belki “sil” tuşuna basacağım ya da belleğinde kalacak… Paylaştığım kâğıtları yırtıp atmama karşın, yıllardır belleğimde kaldığı gibi.
Evimizi satışa çıkardık… Bu kaçıncı göç, semtler arası olsa bile… Sayısını unuttum. Suç hep “maliyette”… Karşı tarafın hiç (mi) suçu yok(?). “Ollma-mı?”. 😉 Mantık doğruyu gerektirir, duygu dibe dalar… Öylesi.
Alıcı beklerken, maddesel zorlanmadan “bir an önce olsun” isterken… Süreç tamamlanır ve işleme adım atılır… Gel de içine benimset… Saçma mı? Evet! Ama oluşum bu işte.
Gündüzün yıpranmışlığı ile “benim için olmayacak şey”, ancak bünye iflas etmiş… 23.00 da ben yatmış ve uyumuşum. Hah! İşte bundandır gecenin bir yarısı ayaklanmam. İçimde kor ateş, sağa sola yalpalamam… Aklım duygularıma yenik, düşüncelerim atağa geçmiş… Dedim ki yazacağım. Paylaşacak çok kişi var (mı)… Ama için, içine dönük… Ve için yangın yeri… Ve içinde fırtınalar.
“Kalk ayağa (!) ve koştur, yapılacak çok iş var” diyor mantık, süre anlamında biçilen günleri sayıyor duygusallık… Ve erteliyor. Oysa zaman ertelenir mi? Olsa, “anlamadan, bir bakmışsın” kendini bu yaşlarda bulur muydun?
Saat 03.47 olmuş… Uyumalıyım… Beklemekte çook işler. Biliyorum, an-la-ta-mı-yo-rum… Kendime. Dün olanları “kendime benimsetme” turu diye çıktım yola… Bambaşka işler içinde buldum yine kendimi. Hep “ertelenen” neden ben olurum? Oğullarıma göre “ezik kadın”… Bu mudur? Yıllardır “olmadığımı” ispat etmeye çabaladığım yalnızca kendim miyim? Oysa “görünen köy” kılavuz istememekte mi? Kandırdığım “yalnızca” ben miyim?
Branşım değil, bilmem ama psikanaliz ve bağlantılı psikoterapi böyle bir şey sanırım… Bir; deşiyorsun, gün yüzüne çıkıyor… Bir; nedenler üretiyorsun, yüzenleri bastırmaya… Gel… Git. Gel… Git. Gel… Git. Yazarken bile sıkıcı… Ki buyrunuz, durumumu normalleştirmeye katkı amaçlı bir çabam daha işte.
Canım sıkkın, ev satış işleminin eli kulağında ve ben ev alış işlemini de aynı duruma getirmeliyim. Tam tamına onyedi günlük bir zaman dilimi var önümde. Ve ben bu süreç sonunda, bir başka konuşlanmada yazıyor olmalıyım bu “değişim” serîmin sonunu.
Şu an mutfakta perdeler sımsıkı kapalı, üzerimde sabahlık, saat 04.00 ve “uykuluyum, gözümden uyku akıyor” demeli ve iki satır süslü kelimeler atabilmeliyim ortalığa… Hani kadın zarifliği, çekiciliği adına. Hayır! Tek tutan sabahlığın üstümde olması. Uykum kaçmış, “gel” diye yalvarmalarda bir ben… Duygusal karmaşanın tavanında bir ben… Gözyaşlarını hep yaptığım gibi içime akıtmakta bir ben.
Siz hiç sessiz ağladınız mı? İçinizde hıçkırıklarınızın patladığı, içinizden katılırcasına ağladığınız oldu mu? Durgun bir yüz, sessizlik ve içinde kasırgalar… Kasırgaların hortumları oluşturduğu ve havaya savurup seni, un ufak darmadağın ettiği. Dışardan bak; sapasağlam, dimdik ayakta!
Gerçekten yatmalıyım, yatmakla kalmayıp uyumalıyım. Çokça yapılacaklar, çokça yapmam gerekenler var. Hep olduğu gibi “harç bitti, yapı paydos”a dek.
Ama her gün paylaşacağım. “Sen merak etme iç canım… Yanında ben varım. Bu yaşa dek olduğu gibi destek olup biz bize çözümler, Allah yanımızda bu işleri de tamamlarız. Şu an sana tek diyeceğim “üzme canını”… Git uyu ve azıcık dinlendir bedenini. Duyguların mı? Hayal kurmanı “istiyorum” senden. Çiçekler, böcekler… Uç bulutlara, oralarda gezin. Hani “her şey çok güzel olacak” masalı var ya… Onu anlat kendine. Biliyorum “artık dinlemekten sıkıldım” diyeceksin. Sakın ha! Çünkü “önce hayaller ölür”. Seviyoruz birbirimizi… Haydi canım, iyi uykular.
Sevgiyle.