An’larınızı kaçırmayın…
Bugün masamın üzerindeki notlarımı toparlayayım, düzenleyeyim diye işe koyuldum. Tek tarafı yazılı, yazıcıdan çıkmış olan artık işe yaramaz sayfaların arkasını kısa notlarım için keseceğim, tutumlu olacağım diye ayıklıyorum. Bir baktım iki sayfalık yazı… Okudum “Ay ne kadar güzel, ben bunu saklayayım” dedim. İkinci kez sindirerek okumaya başladım. Okudukça kendime yakın duyumsuyorum… Okudukça daha bir “ben” oluyor… Okudukça… Okudukça… Sonunda “ben” oldu gerçekten. Hangi zaman diliminde yazdığımı bilmiyorum… Hangi duygulanımlar içindeydim, bilemiyorum… O “an” yansıttığı beni, buraya yazmalıyım diye düşünerek geçtim laptopun başına… Paylaşıyorum.
Bir başlık yazmamışım, şu an içimden “bu olmalı” diye geçti… “An’larınızı kaçırmayın”. Güncel deyimiyle “An’ı yaşayın”!
Şöyle ki deyişlerim:
****
Bazı şeyler demeyeceğim her şey zamanında güzeldi, yaşandı.
Bazıları üzdü, ağlattı, kanattı, izler bıraktı ama iyi ki yaşandı ve deneyimlere dönüştü.
Bazıları mutlu etti, uçurdu, ayakları yerden kesti, sınırlamasak sert düşüşlere dahi neden olabilecek… İyi ki yükseldik, mutlulukla analım.
Bazı anlarımız, yalnızca “an”dı… Yaşandı bitti, ayrımına bile varamadığımız dilimlerde ki çoğu bu zamanlar… Daha bir bakabilir olabilsek ne iyiydi… Ne gizli güzelliklere değebilirdik belki de…
Geçmiş değerlendirmelerden korkmam hiç! Orada olmaları gerekiyordu, hepsi “ben”i oluşturdu.
Kendimi sevdim, seviyorum. Bütünüyle bu benim, her hücremle…
Hatalarımı seviyorum… Beni ben yaptılar, yapıyorlar…
Hatalarımdan aldığım ve almadığım dersleri seviyorum, yeniden çalışmama neden olarak beni dinç tutuyorlar.
İyiliklerimi, kızgınlıklarımı, öfkemi, patlamalarımı ve ardındaki dinginliğimi seviyorum… Düşüncelerimi oluşturan!
Hayat bir bütün. Belli bir kesit olamazsınız… Tüm kesitlerin oluşturduğu bir “siz”siniz.
Törpülersiniz, düşüncelerinizde yerlerini değiştirerek oluşturabilirsiniz, düşüncelerinizde ki belki oraya daha yakıştırabildiğiniz…
Çok öteye gitmeyin, çok kurgulamayın, çok kurgulamayın…
Bilin!!!
Her şey olacağına varıyor…
Ve her şey zaten orada oluşmak üzere hazır bekliyor.
Düşleriniz, düşünceleriniz olumludan yana olsun hep… Kendiniz, çevreniz…
Varış hep iyiliğe…İnanın!
Öyle bir gündü, sıradan…
Son yaşadıklarımdan sonra yazmam gerektiğine inandım düşüncelerimi ve yazdım.
Aklıma eseni yaparım! Dıştan görünen bu! Oysa o; o aşamaya gelene dek ne iç konuşmalar, görsellerle bütünlenmiştir, serî olarak.
Bu Fatoş yedisinden neredeyse yetmişine, Fatma’ya dek yol aldı.
Karakterde sapmasız!
Seviyorum Fatoş Fatma bütünümü.
Canım kendim.
Bunu sürekli yinelerim, kocaman gülümsememin eşliğinde.
Katılın!!!
Sevin aynı duygularla kendinizi.
Bu sizsiniz!
Ben, sen, o…
Hepimiz özeliz…
Sevmeyi, sevilmeyi hak ediyoruz.
Kendimizden başlayalım.
Ben özelim
Kendimi seviyorum.
Devamı herkesi kucaklayarak sevmek olacaktır.
Olumlu duygularla, büyük bir gülümsemeyle bakın hayata. “An”larınızı kaçırmayın. Sizi seviyorum.
*********
Burada bitmiş yazdıklarım.
İnsan hayatı iniş çıkışlarla dolu. Bu dediklerimi bazı anlarda uygulamak çok zor gelebilir, biliyorum ki ben de yaşayabiliyorum. Böyle anlarda kendime; üzülme, kızgınlık, acı çekme,…, her ne ise bir süreliğine izin veriyorum. “Kısa bir süreliğine” unutmamalı… Kaptırıp gitmenin hiçbir anlamı yok. Ne kadar kısa sürede dönüş yapabilirseniz, sizin iyiliğinize olacaktır. Kurgulamanın, kurcalamanın anlamı yok ki bu durum sizi açmazlara götürecektir. Çözüme odaklı düşünmeye geçmek, kaldığı yerden günü sürdürmek gerekli ve hatta “şart”.
Hayata bağlılığımız hiç bitmesin… Olumlu düşünmenin eşliğinde.
Bugün de böyleydi… Hoş bir ara verdim, bence. Şimdi düzenlemelerimi sürdürmeli, işlerimi düzenlemeliyim.
Kalın sağlıcakla.
Sevgiyle…