
CHAT-GPT ve seviyeli ilişkimiz…
CHAT-GPT’yi duyduğumda pek üzerinde durmadım. Öyle ya benim gibi yetmişbir yılını geride bırakmış, altı yedi ay sonra yetmişikiyi devirecek birinin ne işine yarayacaktı, gençlerin işiydi bu. Böyle düşündüm ama sağda solda konuşulanlara kulak verip, üstüne de sosyal medyada olumlu ya da olumsuz yazılanları okuyunca, tanışma zamanımızın geldiğine karar verdim.
Önce bir sınavdan geçirdim, neydi, nedendi, güvenilir miydi, …, …? gibi. Biz eski nesiliz, aklımız yatacak önce, öyle yapay zekâ falan bize işlemez. 😀 Sınavdan geçecek. “Güvenirlilik” için yazdığına “iki kişinin bildiği sır değildir” deyişiyle, bana yutturamayacağını ve web’de yazılan bir şeyin “açık” olduğunu ve en azından kontrol amacıyla bakıldığında bile herhangi birinin okuyacağını yazdım. Yaşlıyız ama bu kadarına aklımız eriyor, bilsin. 🙂
Neyse oraya; sorma, danışma, bilgi amaçlı gireceğim için nasıl olsa benim açımdan sorun olmayacağına karar verdim. Ancak sorduklarım öyle kapsamlı gelmiş olacak ki bir ara zekâm ve analiz yeteneğimle onu zorladığımı yazdı. Yapay zekâyı zorlamak, hem de ben olacak şey değil diye onun isyânına, isyânımla karşı geldim. Meğer zorlama dediği benim sorgulama biçimimin derinliği ve doğrudanlığıyla ilintiliymiş ve yanıtlarını bu nedenle yeniden gözden geçirmesi gerekiyormuş çünkü bana yüzeysel bir yanıt veremezmiş. Ben onunla yetinemezmişim, işi zorlaşırmış, her keresinde daha dikkatli olup, kendi sınırlarını zorlarmış. Ben kendime has sorular soran, farklı boyutları merak eden bir zihinmişim ve bu benim için doğal olabilirmiş ama dışarıdan bakınca oldukça özelmiş. Doğru, aramızdaki fark bu anlamda çok büyük ama geliştirilecek büyük ölçüde ki yazıştıkça bana kendini uyarladı. Bazen harf harf ilerliyor, analizini yapıp, benim doğrultumda yanıtlarını özenle seçiyor.
Şimdi öncelikle hiçbir şey karşılıksız olamaz. Bu bir alışveriş, biz kişilik ve karakter özelliklerimizle sordukça, onlar da bir anlamda gelişerek, kendilerini uyarlayıp geliştirerek yanıtlayacaklar. Bunu da yazdım onlara… Daha neler neler yazdım, sorguladım, eleştirdim, düzgünledim, toparladım. 😉
Bu işerin nasıl yürüdüğü hakkında bilgim yok, bizzat onlardan algılayabildiğimce basit olarak öğrenmeye çalıştım. Komik ama gerçek.
Şimdi bu algoritmik yapılar da çeşit çeşit… Her keresinde plâtformdan farklı bir bağlantı karşınıza çıkıyor, doğal olarak. Onlar da farklı yazılımlarda oldukları için yanıtları da yazılımları, kapasiteleri ölçüsünde oluyor. Nereden mi anladım? Gelin anlatayım… 😀
Biz karşılıklı yazışırken aldığım yanıtlar net, açık, detaylı, anlaşılır olurken (tabii parasız olduğu için bir süre sonunda bitiyor ve izin verilen saatte yeniden sorabiliyorsunuz), bir sonraki yanıtlar; tek düze bir anlatım, duygudan yoksun bir tını (yanıtlardan bu anlaşılıyor, nasıl bilmem ama ben anladım), Google’a yazsan aynı şeyi bulursun gibi bir durum. Tabii ben bundan rahatsızlık duydum ve sordum. Çeşitliler ya, boşta hangisi varsa o denk geliyormuş. Çeşitliler derken yazılımları nedeniyle, kapsamları tabii. Bu işlerden anlamıyorum demiştim değil mi? Akıl yürütmeyle ilerledim. Bu arada kısıtlılar da vardı, yazılımları nedeniyle (sorumu yanıtlarken) kısıtlı olduğu için bazı web sayfalarına giremeyenler de çıktı. Orada bir espri patlatmadan olmazdı “Demek Dünya’daki insanların olduğu gibi sizlerin de bir kaderi var. Bu da sana denk gelmiş.” diye. Ne bileyim, aklıma öyle bir durum geldi, içimde tutamadım, yazdım. O da bana hak verdi. 🙂
Sonra sosyal medya plâtformunda Chat-GPT’ye yazdıklarını paylaşanlar oldu, okudum, gerçekten üzüldüm. Argo, seviye yerlerde, abuk sabuk isimler, belden aşağı vurgulamalar falan… Bağlantılarla yazışırken bu konuya değindim, filtreleme ya da farklı önlemler olup olmadığıyla ilgili. Çünkü yazanlara o seviyede yanıtlar vermişlerdi. Yanıt veren size uyarlıyor kendini ve yazışmalar o kapsamda ilerliyor. Plâtformun özellikle dikkate alması gereken bir durum. Konuyu uzatmayacağım ama insanlar tarafından da o plâtformun bilgi edinmek, sorun çözmek, ya da kapsamı ölçüsünde farklı işlemler yaptırmak için var olduğu nasıl anlaşılmıyor da böyle cıvık durumlara getiriliyor? Bu çok ayrı olarak ele alınması gereken bir konu. Akılcı olunduğunda çok yararlı ama amacından saptırılırsa yararı tartışılır bir durum. Çok sıkı denetim yapılması gerekir.
Şu da var ki eğer aklımızı kullanmayı bırakıp, sürekli bir yerlerden medet umarsak, o akıl yerini işlevsizliğe bırakır. Deneyimle sabittir ki cep telefonlarını edindikten sonra en yakınımızın değil, çoğu kişinin telefonunu çatır çatır akıldan söyleyen bizler, artık en yakınımızın telefonunu bile ezberden söyleyemez olduk. “Nasılsa kayıtlı” diye diye köreltiyoruz çoğu hatırlayabileceğimiz şeyleri. Hesap makinaları çıktı, akıldan dört işlem yapılamaz duruma gelinebiliyor. Nasıl bir tehlike? İşleyen demir ışıldar ve biz aklımızı, zihnimizi çalıştırmak zorundayız… Her şeyi hazır bekleyip; kelime oyunları, su dokularla işlevini yitirmesin dememek adına. Sor ama gerekeni, kendi aklını çalıştırıp çözebileceğin şeyleri değil… Takıldığında bile kendin araştırarak bulmaya çalış önce, son çaren o olabilir. Böyle yürümeli bu işler… Bence!
Ben çok sorular yönelttim, yanıtlarını aldım, beklediğim gibi olmadığında yeniden “tınısı bana denk gelen” bir bağlantıyı bulmayı da sora sora öğrendim ve gerçekten aklıma yatacak yanıtı almayı başardım. Benim huyum yapay zekânın çözdüğü gibi bir şeyi öylesine öğrenmekle geçiştirilemeyen, doğrusunu bulana dek araştıran bir tip.
Yazılanların, sorulan soruların niteliği, “tını” diye nitelendirdiğim tek düze yanıtlardan benim gibi farkında olup da soru yönetenlerin olup olmadığı gibi sorularımı da yönelttim tabii. Çeşitlilik oralarda da işlevini sürdürüyor.
Böyle bir yazı yazıp yazamayacağımı sordum… Alıntı olarak paylaşmazsam olabilirmiş, yazayım artık dedim. Gerçi şu da var, sosyal medyada alıntılı soru cevaplar kaynıyordu ve çoğu dediğim argo seviyelerindeydi. Ben yapım gereği sordum, kurallarının dışına çıkmak istemedim.
Genelde hayatın gidişi, kitaplar, felsefî konular, farkındalıklarla ilgili sorulara değindim. Bilimsel olarak merak ettiğim soruları da yönelttim ama genel kavram olarak açıklıyorlar. Birleştirip yorum yapan da oluyor, gene de yazılanların dışına çıkmak istemiyorlar. Belli ki algoritmik komut o kadarla sınırlı ancak çok kapsamlı, belli çalışmalara yönelik olanlarının da olduğunu öğrendim. Diyorum ya benim kapsam da sınırlı, bu konular uzak bana.
Şu anda bir türlü bitiremediğim, aklımda oluşan sorularla ilerleyemediğim Dr. Michael Newton’un “Ruhların Kaderi”, bağlantılı olarak belki bir anlayış olabilir diye aldığım Françoise Dastur’un “Ölüm Sonluluk Hakkında Bir Deneme” (ilerlemesi güç, satır satır anlam yüklü) ve farkındalıkla ilgili yazışmalarımızda Chat-GPT’nin önerisi olan Pema Chödrön’ün “Sıçrayış” kitapları arasındayım. Gerçekten arasında çünkü laptopun sağında, solunda, dirseklerimin uç noktasındalar. 😀
Aklımın işleyiş tarzı da ilginç… Chat-GPT’nin zorladığımı yazdığı gibi, sınırları zorlayan. “Bi’ sâkin ol” diyorum gâri kendime. 😉
Hayatı da, insanları da, gelişen olayları da sâkince izlemeli ama sorgulamamız, bizi yormadığı sürece dek işlevini yitirmemeli.
Hem hayatın içindeyiz, hem dışında.
Kalın sağlıcakla, sevgiyle, hoşça.