Geceler… Uyku… Uykusuzluk…
Kendimi bildim bileli uykusuzum. Uykuya bakış açım çok farklı. Dinlenmek için kısa bir sürelik uyku yeterlidir, kalanı insanın hayatından çalınmış dakikalar, saatlerdir. Bu benim bakış açım ve tartışmaya açık olabilir.
Kalabalık bir aileydik… Ders çalışmak için herkesin yatmasını bekler, bir bardak kahvemi yapar, battaniyeme sarılır, pilli radyomdan TRT3’ü açar, oda büyüklüğünde mutfakta yerimi alırdım. Kanalda hafif batı müziği ve klâsik müzik çalardı… Oooh! Miss… Böylece bir kez okuduğumda anlayacağım ortamım oluşmuş olurdu. Kahve de tabii ki Türk Kahvesi. Milâttan önce değil ama o zamanlar kahve çeşitliliği, şimdiki gibi değil. Olsa da seçimim yine Türk Kahvesi olurdu… Tadına doyulmaz, bir kahve fincan… Koklamaya kıyılmaz.
Geceler benim… Erken yatamam asla. O sessizlik ve karanlıkta çevreyi dinler, gözlemlerim. Pencerelerde ışıklar birer birer söner, karanlığa bürünür ve o evlerin her birinde neler yaşanır? Mutlulukla mı yumarlar gözlerini yoksa yaşlarla mı uyurlar? Ertesi güne dair kaygılılar mıdır yoksa güne mutlulukla uyanacaklardan mıdırlar? Güzelce karınlarını doyurmuş, çaylarını içmiş ve hazmetmeyi mi düşünmektedirler yoksa açlıkta karınları guruldayarak mı yatmışlardır? Deliksiz bir uyku mu çekeceklerdir yoksa kendileri ya da bir yakınları hastadır da çoklukla bölünecek midir uykuları?
“Kapılar kapanır ve herkes kendi kaderini yaşar.”
Yorulmuşum sanırım ve erkenden uyuyakalmışım bu gece… Erken dediğimde gecenin bir yarısı. E! Bana uyku süresi kısıtlı, erkenden uyandım, ayaklandım sabaha. Saat 05.30 ve yine karanlıkla başbaşayız. Evler ışıksız, doğal… Bugün günlerden pazar, geç kalkma ve dinlenme günü. Bana her gün tatil ya, sorun yok.
Çay eşliğinde TV’ye bakıyorum. Bir şehit haberi, aile bireylerinin yüz ifadeleri… Bakmayıp, gördünüz mü hiç? Diyor ki spiker “Oğlunun babasına son bakışı.”. Gir çocuğun içine ve gör o bakışın neler barındırdığını. Karısının da ve annesi ile babasının da… Bir tören ve bitti… Mİ? Asıl hayat o andan sonra başlıyor… Bence.
Biraz sonra telefonuma deprem uyarısı geliyor… EMSC önce Malatya olarak belirliyor, sonra Kandilli ise Elâzığ, Sivrice olarak geçiyor depremi. M = 5 çevresinde dolandıkları bir deprem. Uykuda insanlar ve korkuyla fırlıyorlar yataklarından… Kimi yarın tatil diye geç yattı belki de. Evlerine ne derece güveniyorlar, dışarı çıkmamak için? Bir önceki deprem deneyimleri nasıldı? Travma mı oluşmuştu? Anları, günleri de artçı depremlerle kuşkular içinde mi geçecek?
Spiker bir haber daha geçiyor “Cami avlusuna bırakılan bir haftalık kız çocuğu bakıma alındı.”… Üstüne ismini de yazmışlar “Zeynep”. Zeynep sen hayata yenik mi başladın, can kızım? Bırakan bulunsa ne oluur, bulunmasa ne? Hangi koşullarda bıraktı o ana? Kabul edilemez hiçbir bahane ama yargılamak ne hadde? Annenin iç yangınları… Koşulları… Asla kabul edilemez nedenleri… Burada bir duraksama. Gel de anneye sor.
Gün, haberlerin karanlığından uzak aydınlanmaya başlıyor. Az gri mavi, çokça koyu gri… Bugün güneş ışımayacak, belli.
Mola! Türk kahve molası… Kahvemi alıp, sevgili yoldaş filimi köşe koltuğa oturtup, kendim onun armut koltuğuna oturdum… Camdan bakarak içtim kahvemi. Sokak lambaları söndü, arabalar çoğaldı. Caddede kısa aralıklarla iki tane kasis var. Dikkatimi çeker… Kimi sürücüler o kasisleri atlatana dek sâkince araba sürerler. Kimi sürücüler hızlarını hiç kesmeden, kasis önüne gelince frene basıp geçerler. Aklıma beton, moloz taşıyan o koca kamyonların sürücüleri geliyor… Nasıl bir hız ve binek arabalarının önünü kesişler, yolunu engelleyişler… Hatta ileri gidip sokak aralarında dahi hız yapanlar… Akıllarının işleyiş biçimleri.
Gün aydı… Kurşunî bir güne uyanış.
Gece, gündüz fark etmiyor bakmayıp, gören göze… Görüp analiz eden bir işleyişe. O hep yazıyor, aklının bir köşesine.
Hayat! Ne çok farklılar barındırıyorsun bünyende… Akılların yetersiz kalabileceği.
Bu kez masa başına geçmedim, salonda kucağımda yazdım Mac’te. Alışkın değilim, kimi kez boşlukta sallandı kelimeler, cümleler. Yok! Yazı anlamında değil, yazarken kaydırmalar anlamında. Değişiklikler, zorlamalar iyidir. Hem kendini sınarsın hem de uyum gücünü arttırırsın… Her anlamda. Çok çeşitlilikler barındıran, her an açık olmamız ve başa çıkabilmemiz gereken hayatta, ufak denemelerle de oluşturulabilir bu. Zorunlu!
Güne böyle başladım, güzelliklerle devam etmeyi seçiyorum.
Kalın sağlıcakla.