Nereden başlasam?
Rutin bir güne açtım gözümü… “Çok şükür hasta değiliz, açta açıkta değiliz” gibi düşüncelerim hep aklımda. Yediğim yemeğin, içtiğim kahvenin, çayın tadını ayrımsayabildiğim için de şükrediyorum ve bilincindeyim şükredecek ne denli çok durumların olduğunu. Yine de… Bir boşluk duruyor yerli yerinde. Yapılması gerekenleri yapmalıyım, günümü boş geçirmemeliyim… Bunlar da tamam da “yine de” deyişi sabit, salınıp duruyor.
Bizler #65YaşÜstü olarak dillere düştük… Bir de #20YaşAltı gündemde. #Yasaklar #Kısıtlamalar bizlerden yana çalıştı. Sebep “üstünü koruma”, “altını hem koruma hem de bulaşmayı engelleme”ye yönelik. Doğrudur! Ancak “grup kapsamı” isyan ve sıkıntılarda. Bu da doğru! Boynumuz kıldan ince mi? Değil !!! Bilincinde de olunsa, yaşanan düşünce ve duygulara ket vurulamıyor. Benden yana bu böyle… Başkasını bilemem.
Yazmaya başlamadan bir önceki yazıma göz atarım, nerede kalmışım? Düşünce ve duygu açısından tabii. Mantığım çok ağır bassa da söz geçiremediğim duygu ve düşüncelerim koşturur aklımda, yine mantığa bağlanacağını bilemeden. Demişim ki “Deprem mi? Korona mı?” ki “her ikisi de kafa üstünde sallanan kılıç gibi” diye eklemişim. Öyle! Korona derdi bitmedi ve deprem diye diye yürek hoplamaları da bitmeyecek. Anahtar sözcük “canlı”! Hem biz hem de Dünya’mız.
“Sıklıkla yazacağım” sözlerimi gerçekleştiremedim, çok istememe karşın. Araya giren engellere sığınmamak gerektiğini kendime hep hatırlatırım, başarabildiğimce uygularım da… Yine de… Olduramadım işte. Neler neler oldu ama, neler yaşadım ben?
Biz onca koruma önlemlerimize karşın karı – koca covid19 olduk, hastaneye yattık, ben beş ve kocam on gün olmak üzere tedavi gördük, çok şükür iyileştik, kontrollarımızı da bir ay sonra yaptırttık… Başarılı olarak atlattığımız doktorumuzca onaylandı. Üstüne bir de annemin vefat haberi ile sarsıldım. Acı! Yıpratıcı! Bir daha böyle günler yaşamayayım inşallah. Amin. Gerçekten güçlü durmak zorundayız. Çünkü eğer kaptırırsan duygulanımlara, sonu iyiye varmayan oluşumlara yol alınıp, bu kez de farklı yapılması gerekenlere gidecek, biliyorum.
Kendime süre tanıdım, üzülme süresi… “Çok mu katıyım?” diye düşündüm sonrasında, itiraf ediyorum. Çok üzüntülü günlerdi ama eğer ben beni toparlayamazsam, sonraki günlerde yine ben beni toparlamakta güçlük çekeceğimin bilincindeydim. Hayat hiç duygusal boşluk vermeye gelmiyor, sonra acısını fazlasıyla çıkarıyor.
Altmışyedi yaşındayım ve hiç kapıp koyvermedim. Biliyorum ki “sana senden başka yardım edecek yok”… Belki de yaşam tarzım, yaşadıklarım, yaşanmışlıklarım buna zorunlu kıldı, alışkanlığım oldu. Bir sıkıntıya düştüğümde sağa sola haber vereceğime, oturur aklımın içinde kurgularım “Neler oluyor? Ne yapılmalı? Ben nasıl hareket etmeliyim?”. İnsan hep kendisiyle baş başa… Dilediğince yardım al, başarabilecek yalnızca sensin… İlkem olmuştur. Öyle yaşadım. Kuşkusuz paylaşılabilir, destek olan olabilir ama sende biter olay. Çok yaymayı da sevmem, neye yarar diye düşünürüm, sonuçta herkes kendi uğraşlarıyla boğuşmakta… Allah’a danışır, Allah’tan yardım ve doğru yolu göstermesini isterim. Öyle de olur!
İçimde yangınlar, üstü örtülmüş…
Okurum… Çok okurum. Kişisel gelişim kitapları ve benzerleri. Öğrenmeyi çok severim… Sürekli öğretici kitaplar, yazılar okur, takip ederim. Öğrenmenin yaşının olmadığına inananlardanım. Müzik ruhun gıdasıdır, gıdamı alırım. Meditasyon ve olumlu arınmalardan yanayım. Herkesin bir çare bulmaya çabaladığı gibi benim de uyguladığım yollarım var işte. Unutmadan; yapabildiğimce boncuk, minyatür, tezhib ve hat yazılarım da uğraşlarım içinde. Arada biraz Arapça ve Osmanlıca kitaplarıma göz atıyorum, unutmamak adına. Aklım hiç boş kalmamalı!!! Bu da benim çözüm yolum. Düşünmeye başladığın an; oku, problem çöz, öteki uğraşlarınla doldur. Hemen! ki düşünmeye açma kendini. Üzülme! Geriye değil, daima ileriye bak. Başkasının değil, senin düşüncelerin önemli, senin kendini nasıl hissettiğin. Kendine güvenin tam olsun, kendini olduğun gibi kabul et ve sev. Sen değerlisin!
Şu bir gerçek ki oldukça zorlu günler geçirdiğim yadsınamaz. Çok fırtınalar, kasırgalar oldu içimde. Çok dalgalandım. Durulmam gerektiğinin bilincinde, bir süreliğine izin de verdim. Ancak hayat süregidiyor ve ben de içinde yer almaktayım. Toparlanmalıydım! Gel gitler arasında elimden geldiğince başarmaya çabaladım. Biliyorum ki hayatta zorlu şeylerin yanında görmemiz gereken güzellikler de var ve biz bu güzellikleri görmek, tutunmak durumundayız. Zorunluyuz!
Şu an odamda, masamın başında, nostaljik müziğimin eşliğinde içimden geldiğince yazabiliyorum… Aklım çalışıyor, elim tutuyor, gözüm görüyor ve çok şükür böyle bir ortam içindeyim.
Ne zaman “pes” durumuna geçsem Allah önüme öyle bir örnek çıkarır ki gözüme sokar adeta ve ben utanarak, kendime gelirim. Unutmayalım “beterin beteri” diye bir kavram var, Allah korusun. En dibe vurduğumuzu sandığımız an olduğunu, haksızlığın en üst seviyesine uğradığımızı düşünüyor olsak bile sağlığımızı korumaya özen gösterelim “beden ve akıl sağlığımızı”. Bizim gücümüz içimizde, kendimize ve yapabileceklerimize odaklanalım.
Her işin, her durumun üstesinden kendi gücümüzle çıkacağımızı bilelim.
Kalın sağlıcakla.